Perşembe, Haziran 07, 2007

Yaz geldi.

Yaz geldi, yine deniz, park, kova, kürek, iskele turları başlıyor...

Salı, Haziran 05, 2007

Ece ile bir örnek olduk.





Fotoğraflarda böyle güldüğünüze bakma Ayşegül, bu akşam Ece'ye hiç iyi davranmadın, oyuncaklarını paylaşmadın, onun aldığı her oyuncağı elinden aldın, Ece başka bir oyuncağa yöneldiğinde yine "izin vermiyorum" diye bağırdın. Sonunda dayanamayıp eve gitmek istediğinde de "gitmesinleeeer!" diye bağırdın. Ama yine de uslu durmadın. Genellikle çok güzel oynuyorsunuz ama bu akşam bizim için kabus gibiydi. Arkadaşlarına iyi davranmalısın tatlım, herşey paylaşıldıkça güzel. Belki de bunu anlamanın daha zamanı vardır...

Cumartesi, Mayıs 12, 2007

Yeni fotoğraflar































































































































































































Salı, Mayıs 08, 2007

İyi ki doğdun Anne!











Perşembe, Mayıs 03, 2007

son durumlar

13 Şubattan sonraki birkaç tiyatro denemesi o kadar da başarılı olmadı, hatta sonuncusu resmen faciaydı, bir süre tiyatro olayına ara verdik, yani ben verdim. En azından yalnız götürmem, çığlığı bastığında hemen onu salondan çıkaracak bir cengavere ihtiyaç olduğunu biliyorum artık, öğretildim. Uğur Mumcu’da rezil rüsva ettin beni Ayşegül. Oyunun aralarına serpiştirdiğin -ki ortaokul öğrencilerinin sunduğu bir oyundu, zavallıların dikkati dağıldı-, “Sakız istiyoom, çikolata istiyoom, su istemiyoom” çığlıkların hala kulaklarımda. Bir de görevli kız gelip de bizi çıkartmak istediğinde kıza dönüp “çıkmıycaaam!” diye bağırman. Oyun bitti biz hala oturuyoruz, kız yine gelip çıkartmak istedi, provaları varmış küçüklerin. Allahım kabus gibiydi. Sen yine kıza bağırdın. Sonunda kız “iyi o kalsın” diyerek –sanırım biraz da senden illallah ederek- biz hariç tüm salonu dışarı çıkarttı. Sonra bir ara çıkmak istedin ve hemen çıkışa gittik, ama daha kapıdan çıkamadan “dönceeem!” diye bağırmaya başladın. Ercüment senin bağırtını babaannenin evinden duyup tiyatroya geldi, arabaya çığlıklar içinde zorla bindirildin de evimize gidebildik. Bütün gün başımın ağrısından duramadım oyun sonrasında. Aslında senin bir suçun yoktu, o gün çok uykusuz ve de açtın, benim hatam oldu, seni başka zaman götürmeliydim.

Epeydir iyi gidiyordu ama Antalya dönüşünde yine çiş problemi yaşamaya başladık. Artık kızıyoruz da. Bu yüzden olacak, dün gece yatağını ıslatmış miniğim, sonra pijamasının altını kendi değiştirip yeniden ıslak yatağına yatmış. Sabah farkettik durumu. Herhalde gecenin bu saatinde bizimkileri uyandırıp da laf işitmenin alemi yok diye düşünüp duruma kendi müdahale etti. Aslında sadece bunu değil, her işini kendi halletmeye çalışıyor kızım. Böyle giderse ileride becerikli bir kız olacağa benziyorsun tatlım.
Ayşegül’e çiş konusunda ona kızmayacağımı söylemeliyim.

Bir de dün akşam beni pek güldürdün, yeni aldığımız elektrikli gırgır ile yerleri şöyle bir aldıktan sonra ben, aramızda şu konuşma geçti:
“Haydi şimdi sıra bende.”
“Aaaa Ayşegül onu sana veremem, bozulabilir.”
“Ama paylaşman lazım, oyuncaklarını paylaşıcaksın, öyle tek başına olmaz ki, arkadaşlarınla beraber, ver bakiiyim, biraz da ben yapıyim.”
“..?..!....”
Ve aldı.

Dün gece üçümüz beraber senin odanda oyun oynarken gözlerindeki ışığı gördüm Ayşegül, çok mutluydun. Televizyon olmadan üçümüz birlikte daha çok şey paylaşmalıyız.

Bahar geldi, iki gündür akşamüstüleri parka çıkıyoruz.

Pazartesi, Nisan 23, 2007

Başar bebeği görmeye gidiyoruz.










Neriman’ın oğlu Başar doğdu 29 Mart’ta. Antalya’ya onu görmeye gittik üç günlük tatili fırsat bilerek. Maşallah çok tatlı, çok minik daha. Sanırım Neriman’ın gözüne Ayşecik dev gibi göründü. Giderken uçaktaki masayı gösterip “ne zaman gelecek yemekler?” diye sordu, unutmamış hayret.Başar’ı kucağıma alınca “Anne beni al kucağına” diye ağladın, aynı şeyi babana da yaptın tatlım.
















Pazar, Nisan 08, 2007

İyi ki doğdun Baba!




İyi ki doğdun Ercüment!

Pazartesi, Nisan 02, 2007

Fotoğraf çılgınlığı
















Bu akşam Ercüment bir iş yemeğinde, ben de Ayşegül'ün fotoğraflarını çekmeye verdim kendimi.





Pazar, Mart 11, 2007

Eceler ve Batular kahvaltıya geliyor.




Perşembe, Mart 08, 2007

Ercüment dünya kadınlar günümüzü kutluyor. Teşekkür ederiz.




Cumartesi, Mart 03, 2007

Küçük misafirimiz Arda
















Ebrular düğüne gideceği için Arda perşembe ve cumartesi akşamı bizim misafirimiz oldu. Ayşegül ile oynadılar epey...
Fotoğraflardan birinde Ayşegül keman çalıyor, acaba hangisinde?




Cumartesi, Şubat 24, 2007

Doğum günün kutlu olsun Havva Teyze!







Doğum günün kutlu olsun Havva Teyze!






Salı, Şubat 13, 2007

Tiyatro

Pazar günü ilk kez devlet tiyatrosuna gittik Ayşegül ile, oyunun adı: Sihirli Köpek.Sonuna kadar izledi dikkatle, haftaya yine gidicez kısmetse.

Cumartesi, Şubat 10, 2007

Özgün geldi.







Sömestir tatili için Özgün birkaç günlüğüne İzmir'de...

Bugün ayrıca Sıdıka ile ikimiz Çikolata Çılgınlığı kursundaydık.

Çarşamba, Şubat 07, 2007

Annee, çiş yapmışım...

Dün akşam Ayşegül’ün pijamasının altını birkaç kez değiştirmek durumunda kaldık, televizyon izlerken geldi yanıma, su dökmüş üstüne, yine ıslanmış. Artık kalkamıycam git odandan bul bir alt giy kendin hadi dedim. Gitti giydi geldi. Ne hoş bir şeymiş kendi işini kendi görmesi. Ercüment çıkardığını kalorifere astın mı diye sordu. Aaaa asmadım gidip asayım dedi, doğru odasına yollandı...Bir gece öncesinden uykusuzduk, Ayşecik grip oldu yine, çok ağladı yazık. Dün gece de saat 2’de yanımda bıdır bıdır bir ses, gözümü açtım baktım ki, Ayşegül kalkıp gelmiş bana birşeyler anlatıyor. Uyku sersemi sadece “ıslanmış” lafını anlayabildim, baktım poposuna, ha evet çiş yapmış, onu haber veriyor. Böyle kalkıp haber vermesi ilk defa başımıza geliyor. İyi sabaha kadar ıslak ıslak yatmadın tatlım.

Pazar, Şubat 04, 2007

Anenannesi ve Ayşegül




Perşembe, Ocak 18, 2007

Ayşegül’cüm, 2.5 yaşındaki halinle ilgili biraz bilgi:

Ayşegül’cüm, 2.5 yaşındaki halinle ilgili biraz bilgi:
Yakalamacılık oynamaya bayılıyorsun. Bazen ben ahtopot oluyorum seni sıkıştırıyorum, sen yengeç olup beni kıstırıyorsun, bazen de rolleri değişiyoruz. Bazen mikrop oluyoruz, ‘Kötüyüm ben kötüyüm..” diye birbirimizin ardından koşturuyoruz. Sen köpekbalığı ve yunus olmayı da seviyorsun. Ben daha çok sana yemek yedirirken bu balıklardan biri olmanı yeğliyorum, ağzını açman kolay oluyor. Önce köpekbalığı geliyor yemeğini almaya, sonra yunusa veriyorum, sonra yengece derken yemeğini bitiriyorsun.
En sevdiğin şeylerden biri de dansetmek. Sana aldığım kloş eteği giyip göbek atıyorsun müzik duyar duymaz. Televizyonda halkoyunlarını izliyoruz senin yüzünden hep birlikte.
En sevdiğin yiyecek benimkiyle aynı: Çikolata. Günde kaç tane yiyorsun bilemiyorum, alerji olmandan korkuyorum yalnız.
Geçen ay seni dvd’de filmler ile tanıştırdık. İlk “cesur civciv”i izledin, çok hoşuna gitti. Şimdilerde “robotlar” favorin. Kırmızı başlıklı kız, Casper vb.leri de seviyorsun. Kendi kendine izlerken, hoşuna giden kısımlarda gülmen beni çok mutlu ediyor. Anlıyor ve eğleniyor, büyümüş kızım diye düşünüyorum. Yalnız ardarda izleyip duruyordun, neyse ki kitaplar yetişti imdadımıza, Ya-Pa’nın Minik Adımlar dizisindeki “Doktora gidiyorum” a sen çok ilgi gösterince, bütün diziyi aldım, her gün birini çıkarıyorum okuyoruz birlikte, iyi ki almışım. Küçük çocukların resimleri okuyabildiğini fark ettim sayende Ayşegül.
Bu arada yanlış telaffuz ettiğin bazı kelimeler: mikrok, siyak, sabak, davul(bavul için), mandavila, teevizon
Herşeyi bağırarak yaptırmaya çalışmandan hiç hoşlanmıyoruz, umarım bu sende kalıcı bir huy olmaz. Baban senin disiplin kavramından uzak olduğunu söylüyor. Zaman zaman bizi çok zorluyorsun, seni ikna etmek kolay olmuyor, bazen ikna etmek için sabrımız kalmamış oluyor, bazen de sen bizi ikna ediyorsun.
Evde ben seni tuvalete zorla götürüyorum hala, dışarda da sen beni.
Genelde hareketli bir çocuksun, kendi aramızda kuduruk diyoruz sana. Seni çok seviyoruz Ayşegül, her halinle.

Perşembe, Ocak 11, 2007

Ağaçta çiçek olur mu hiç, ağaçta zeytin olur!

Playmobillerle oynarken vazodaki çiçekleri çıkarıp, ağacın üzerine taktığımı gören Ayşegül yaptığımı komik bularak yorum yapıyor: Ha ha ha! Ağaçta çiçek olur mu hiç, ağaçta zeytin olur! Ah bi tanem, evin önündeki zeytin ağaçlarını ve meyve ağaçlarını biliyorsun sadece. Baharda çiçek açan ağaçları fark etmedin daha. Az kaldı, şubatta açar badem ağaçları çiçek, bakarız beraber.

Pazartesi, Aralık 18, 2006

Kıbrıs gezisi





























İlk defa uçağa bindi Ayşegül, Kıbrıs’a giderken. Orda grip oldu, hastayken seyahat çok zormuş, anladım. Bu arada Kıbrıs’ın bütün oyunparklarını öğrendik.